4/27/2011

Annem umreye gitti vol1

Sedef; bir rezidansın bir kızı, Öztürk ailesinin gözbebeği ve tüm miraslarının tek varisiydi. Adeta her şeye sahipti; mal, mülk, yağsız patates kızartabilen fritöz, avon göz altı kremi… Öyleki paraya para demez, “Şu yeşil kağıtlar cebimde ağırlık yapıyor, alın sizin olsun.” derdi. Tabu oynadığı zamanlarda bile para sözcüğü ile karşılaştığında 'ay yine mi' gibi cümleler kurardı. Bir şeye sahip olması için aklından geçmesi yeterliydi. Hayat ona gümüş bir tepside servis edilmişti, Sedef ise bu tepsiyi altın olanıyla değiştirmeyi başarmıştı.


Fakat bu masum güzel yaban ellerde yapayalnız kalmıştı. Annesi, gittiği umre ziyaretiyle bu ıssız ve korku dolu yerde onu bir başına bırakmıştı. Sahibi olduğu ve aynı zamanda ikamet ettiği Zeytinburnu JR. ona dar gelir olmuştu. Evde bir hizmetçi olarak görev alacağı günler çok yakındı ve Sedef olacaklardan bir haber arkadaşları profilocu Gizem ve 97A İrem’i malikhanesine davet etti. Tüm o can alıcı hikâye bundan sonra başladı.

Sedef, full akbil+dolgun maaş ve sigorta karşılığı bir hizmetçi olarak çoktan göreve başlamıştı. Bunu gören Gizem ve İrem olanlara çok üzülseler de Sedef’in yüzündeki o “bende işe yarıyorum” ifadesi bütün herşeyi değiştirmişti. Sedef halka karışmıştı artık. Gülüyor, oynuyor, zıplıyor, evde çorap üstü yazlık terlikle geziyordu.

Sedef o gün arkadaşlarına yoğurtlu makarna ve 25 posta türk kahvesi ile büyük bir ziyafet verdi. Buna rağmen “gizli gizli” çekilen fotoğrafları çoktan basına yayılmıştı. Olanlardan bir haber çay içmekte olan Sedef, herşeyi çok geç anlayacaktı.


devam edecek…

1 yorum: